Biyoteknolojik yöntemlerle bir canlıdaki genetik
özelliklerin kopyalanarak, bu özelliği taşımayan bir başka canlıya aktarılması
sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma ya da
Transgenetik canlı denilmektedir.
1980’lerden sonra biyoteknoloji alanındaki gelişmeler organizmaların
genetik yapılarının mühendislik işlemleriyle işlenebilmesi ve
biçimlenebilmesini olanaklı hale gelmiştir. Bu sayede organizmaların gen
yapıları amaç doğrultusunda değiştirilebilmektedir. Örneğin bir virüs veya
bakteriye ait gen bir bitkiye aktarılabilir.
İlk transgenetik yani genetiği değiştirilmiş, uzun raf
ömrüne sahip Flavr Savr domatesi 1996’da satışa sunulmaya başlanmıştır.
Ardından ise bunu transgenik mısır, pamuk, kolza ve patates izlemiştir. Ekimi
en yaygın genetiği değiştirilmiş bitkiler ise soya, mısır, pamuk ve kanoladır.
GDO’lu bitkilerin ekim alanlarının bulunduğu ülkeler
arasında ABD, Arjantin, Kanada, Brezilya, Çin, Avustralya, Hindistan, Romanya,
Uruguay, İspanya da yer almaktadır.
Transgenik olacak ürüne aktarılacak gen öncelikle bulunduğu
canlının DNA’sından kesilerek çıkarılır. Daha sonra bu gen seçilmiş bir
organizmada çoğaltılır. Ardından vektör adı verilen taşıtıcı bir virüs ile bu
gen, genetiği değiştirilecek canlının DNA molekülüne yapıştırılır. Organizma
artık bu yeni geni üretmeye başlar ve karşılığı olan proteini sentezler.
GDO’nun Yararları Neler Olabilir?
Bu yöntemle elde edilen bitkiler, ilaçlara ve zararlılara
karşı daha dayanıklı hale getirilebilir. Böylece ilaç kullanımı
azaltılabileceği gibi transgenik canlıları hastalıklara karşı dirençli hale
getirmek, sağlayacağı verim artışı ile Dünya’daki açlıkla mücadele
sağlayabilir.
Bitkiler daha cazip hale getirilebilir ve daha çok ürün
alınabilir.
Meyvelerin olgunlaşma süresi değiştirilebilir, besin öğeleri
zenginleştirilebilir, depolama ve raf ömrü uzatılabilir ve besinlerin tatları
da artırılabilir.
Bu çalışmalara hayvanlar da dahil edilerek ekonomik olarak
üretime dahil edilebilir: değişik balık türlerine farklı hastalıklara karşı
dayanıklılık genleri aktarılabilir, hormon kodlayan genlerin klonlaması sonucu
doğurganlık ve büyüme hızı bakımından ideal hayvanlar elde edilebilir.
Transgenetik bazı organizmalar ise antikor, enzim üretmek
veya sanayide farklı amaçlı kullanıma yönelik ürünler elde etmek üzere
yönlendirilebilir.
GDO’nun Öngörülen Zararları Nelerdir?
GDO’lu ürünlerin zararları çok tartışılan bir konudur.
Nedeni ise bu ürünlerin üretiminin henüz yeni olması ve somut etkilerinin
ortaya çıkması için uzun yıllara ihtiyaç olmasıdır. Ancak bilim insanları bu konu ile ilgili olabilecek tehlikeli durumları da vurgulamıştır.
GDO ile bir ürüne ait
olmayan bir özellik ona kazandırılabilir.
Fakat canlıya verilen bu özellik o organizmanın çevre ile etkileşimi
sonucunda olumsuz bir durum ortaya çıkarabilir. Örneğin GDO’u bir patatesin
farelerde zehir özelliği göstererek, onların bağışıklık sistemini bozduğu
gözlenmiştir. Yine örneğin fındık üzerinden alınan bir genin, başka bir ürüne
aktarıldığında, o ürünün fındığa ait özellikleri üretmeye başlaması, fındığa
alerjisi olan bir insan tarafından tüketildiğinde o kişi için tehlike
oluşturabilir.
Dünya’da yaşayan tüm
canlılar belirli bir ekosistem içerisindedir ve tüm canlıların yaşamları
zincirleme reaksiyonlar ile birbirlerine bağlıdır. Sonuçta insan, hayvan,
bitki, mikroorganizmalarda yapılan her bir değişiklik bütünün bir diğer parçası
olan biyoçeşitliliğini etkileyecektir. Örneğin bir ürünün hastalıklara ve
zararlılara karşı dayanıklı olması için genleriyle oynandığında, o üründen
beslenen başka bir canlı türünün besin sağlayamadığı için o bölge de yok
olmasına neden olabilir.
Ayrıca yabani ot ilacına
dayanıklı genler aktarılmış bir ürünün yetiştirildiği tarlaya ertesi yıl farklı
bir ürün ekildiğinde, tarlada bir önceki seneden kalan GDO’lu ürün için yerin
ürün yabancı ottur. Ve bu durumda yeni ürüne şans tanımamaktadır.
GDO’lu ürünlerin
yetiştirildiği bir bölgede arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgarın etkisiyle
oluşan tozlaşma GDO’lu polenleri komşu tarlalara taşınıp oradaki ürünlerde de
genetik değişikliklere yol açabilme tehlikesi de öne sürülmektedir. Gen Kaçışı
denen bu olay da bitkileri tek tipleştirebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.