2 Ağustos 2012 Perşembe

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) - Transgenetik Canlı


            Biyoteknolojik yöntemlerle bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özelliği taşımayan bir başka canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma ya da Transgenetik canlı denilmektedir.

Transgenetik Canlı            1980’lerden sonra biyoteknoloji alanındaki gelişmeler organizmaların genetik yapılarının mühendislik işlemleriyle işlenebilmesi ve biçimlenebilmesini olanaklı hale gelmiştir. Bu sayede organizmaların gen yapıları amaç doğrultusunda değiştirilebilmektedir. Örneğin bir virüs veya bakteriye ait gen bir bitkiye aktarılabilir.

            İlk transgenetik yani genetiği değiştirilmiş, uzun raf ömrüne sahip Flavr Savr domatesi 1996’da satışa sunulmaya başlanmıştır. Ardından ise bunu transgenik mısır, pamuk, kolza ve patates izlemiştir. Ekimi en yaygın genetiği değiştirilmiş bitkiler ise soya, mısır, pamuk ve kanoladır.

            GDO’lu bitkilerin ekim alanlarının bulunduğu ülkeler arasında ABD, Arjantin, Kanada, Brezilya, Çin, Avustralya, Hindistan, Romanya, Uruguay, İspanya da yer almaktadır.


Genetiği Değiştirilmiş Organizma Nasıl Oluşturulur?

             Transgenik olacak ürüne aktarılacak gen öncelikle bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılır. Daha sonra bu gen seçilmiş bir organizmada çoğaltılır. Ardından vektör adı verilen taşıtıcı bir virüs ile bu gen, genetiği değiştirilecek canlının DNA molekülüne yapıştırılır. Organizma artık bu yeni geni üretmeye başlar ve karşılığı olan proteini sentezler.



 GDO’nun Yararları Neler Olabilir?

            Bu yöntemle elde edilen bitkiler, ilaçlara ve zararlılara karşı daha dayanıklı hale getirilebilir. Böylece ilaç kullanımı azaltılabileceği gibi transgenik canlıları hastalıklara karşı dirençli hale getirmek, sağlayacağı verim artışı ile Dünya’daki açlıkla mücadele sağlayabilir.

            Bitkiler daha cazip hale getirilebilir ve daha çok ürün alınabilir.

            Meyvelerin olgunlaşma süresi değiştirilebilir, besin öğeleri zenginleştirilebilir, depolama ve raf ömrü uzatılabilir ve besinlerin tatları da artırılabilir.

            Bu çalışmalara hayvanlar da dahil edilerek ekonomik olarak üretime dahil edilebilir: değişik balık türlerine farklı hastalıklara karşı dayanıklılık genleri aktarılabilir, hormon kodlayan genlerin klonlaması sonucu doğurganlık ve büyüme hızı bakımından ideal hayvanlar elde edilebilir.

            Transgenetik bazı organizmalar ise antikor, enzim üretmek veya sanayide farklı amaçlı kullanıma yönelik ürünler elde etmek üzere yönlendirilebilir.

GDO’nun Öngörülen Zararları Nelerdir?

            GDO’lu ürünlerin zararları çok tartışılan bir konudur. Nedeni ise bu ürünlerin üretiminin henüz yeni olması ve somut etkilerinin ortaya çıkması için uzun yıllara ihtiyaç olmasıdır. Ancak bilim insanları bu konu ile ilgili olabilecek tehlikeli durumları da vurgulamıştır.

            GDO ile bir ürüne ait olmayan bir özellik ona kazandırılabilir.  Fakat canlıya verilen bu özellik o organizmanın çevre ile etkileşimi sonucunda olumsuz bir durum ortaya çıkarabilir. Örneğin GDO’u bir patatesin farelerde zehir özelliği göstererek, onların bağışıklık sistemini bozduğu gözlenmiştir. Yine örneğin fındık üzerinden alınan bir genin, başka bir ürüne aktarıldığında, o ürünün fındığa ait özellikleri üretmeye başlaması, fındığa alerjisi olan bir insan tarafından tüketildiğinde o kişi için tehlike oluşturabilir.
 
            Dünya’da yaşayan tüm canlılar belirli bir ekosistem içerisindedir ve tüm canlıların yaşamları zincirleme reaksiyonlar ile birbirlerine bağlıdır. Sonuçta insan, hayvan, bitki, mikroorganizmalarda yapılan her bir değişiklik bütünün bir diğer parçası olan biyoçeşitliliğini etkileyecektir. Örneğin bir ürünün hastalıklara ve zararlılara karşı dayanıklı olması için genleriyle oynandığında, o üründen beslenen başka bir canlı türünün besin sağlayamadığı için o bölge de yok olmasına neden olabilir.

            Ayrıca yabani ot ilacına dayanıklı genler aktarılmış bir ürünün yetiştirildiği tarlaya ertesi yıl farklı bir ürün ekildiğinde, tarlada bir önceki seneden kalan GDO’lu ürün için yerin ürün yabancı ottur. Ve bu durumda yeni ürüne şans tanımamaktadır.

            GDO’lu ürünlerin yetiştirildiği bir bölgede arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgarın etkisiyle oluşan tozlaşma GDO’lu polenleri komşu tarlalara taşınıp oradaki ürünlerde de genetik değişikliklere yol açabilme tehlikesi de öne sürülmektedir. Gen Kaçışı denen bu olay da bitkileri tek tipleştirebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.